Gül (Rosa) Hastalığı ve ERSAĞ

Gül (Rosa) Hastalığı ve Ersağ Ürünleri

Gül Hastalığı erken teşhiste son derece sıkıntısız önlem alınabilecek bir cilt hastalığıdır. Hastalık ile ilgili bilgileri vermeye başlamadan önce, Ersağ ürünleri ile bu hastalığa nasıl müdahale edebiliriz onu belirteyim.

Öncelikle bu hastalık genetik geçişi olduğu düşünüldüğü için çaresiz bir hastalık olarak görülmesine karşılık diyorum ki eğer şu an yazdıklarımı uygularsanız belli bir süreç sonra hastalığın geriye gittiğini göreceksiniz. Ancak ne yazık ki bu hastalığa maruz kalan kişilerin ömür boyu dikkatli olması gerekiyor. Her şeyden önce temizlik ve kozmetik ürünleri tamamıyla temiz ürünler olmalı. Yani içeriklerinde kimyasal katkı, koruyucu vs olmamalı. Ersağ ürünlerinde olduğu gibi içerikleri temiz ürünler kullanılmalıdır.






 

Kullanılması tavsiye edilen Ersağ Ürünleri:

Güneş Kremi

Yüz Yıkama Jeli

Argan Yağlı Nemlendirici ya da Çörek Otu Yağlı Nemlendirici

Hindistan Cevizi Yağı

 

GIDA TAKVİYELERİ

Probiyotik (1 ay)

Sarı Kantaron (ilk 3 ay)

Omega-3 (devamlı ve düzenli kullanım)

Sıvı Propolis (3 ayda bir 15 gün ara verip devam edilecek)

Spirulina (ilk 3 ay)

Çörek Otu Yağı kapsülü (ikinci 3 ay)

 

ÇOK ÖNEMLİ!: Kullanılacak hiçbir çamaşır, deterjan, şampuan gibi temizlik ve kozmetik ürünü kimyasal katkılı olmayacaktır.



 

Gül hastalığı ya da daha bilimsel adıyla Rosacea rahatsızlığı, ülkelere göre değişmekle birlikte toplumlarda %0.5 ila %10 görülme sıklığına sahip.

Genellikle ergenlik döneminde veya 20’li yaşlarda ortaya çıkan rahatsızlık, 30’larda ve 40’larda ise çok daha vahim bir tablo çizmeye başlar. Henüz rahatsızlığın kesin sebebi tespit edilebilmiş değil ancak oluşmasına katkı sağlayan faktörler biliniyorlar. Modern tıpta ise hastalığın gerçek bir tedavisi yok ve bireyler hayatları boyunca zaman zaman oluşmasına, zaman zaman ise geçmesine razı olmak durumundalar.




 

GÜL (ROZA) HASTALIĞI

Burun, çene, alın ve yanaklar gibi özellikle yüzün orta kısmını tutan, kızarma ve yanma atakları ile başlayıp daha sonra sivilceler, kalıcı kızarıklık, kılcal damarlarda artış, deride ödem ve doku şiş bir görünüme neden olan kronik bir deri hastalığıdır. Roza hastalığı, gül hastalığı ve gülleme adı ile de anılır.

Roza hastalığının oluşmasına neden olan faktörler nelerdir?

Roza hastalığının nedeni tam olarak bilinmemektedir.

Suçlanan faktörler arasında;

  1. Genetik yatkınlık: Aile öyküsü %30-40 oranında bulunmaktadır. Ancak genetik geçiş için halen net bir kanıt yoktur.
  2. Enfeksiyöz nedenler: En çok suçlanan enfeksiyöz ajanlar midede bulunan Helikobakter pilori (H pylori) bakterisi ve yüzde bulunan demodeks akarlarıdır.
  3. Çevresel faktörler: Ultraviyole ışığı ve çevredeki ısı değişiklikleri gibi çok sayıda çevresel faktör rozase lezyonlarının başlamasında veya alevlenmesinde rol oynamaktadır.
  4. Psikojenik etmenler: Özellikle aralıklı gözlenen yanma ve kızarıklık atakları, hastanın duygu durumundaki değişikliklerden ve psikolojik stresten etkilenebilir.
  5. Doğal bağışıklık sistemi: Son dönemlerde derideki doğal savunma sistemindeki dengesizlikten bahsedilmektedir.

Roza hastalığının klinik özellikleri nelerdir ve tanısı nasıl konulur?

Çoğunlukla 30 ila 60 yaş arasındaki, açık tenli, renkli gözlü erişkin kişilerde görülür. Kadınlarda daha sık görülmekle birlikte, erkeklerde daha şiddetli seyretmektedir.




Dört klinik dönemi bulunmaktadır;

  1. dönem: Yüzde tekrarlayan yanma ve kızarıklık atakları oluşması,
  2. dönem: Yüzün ortasındaki kızarmanın kalıcı hale gelmesi, burun ve yanakların üzerinde gözle görülebilir küçük kan damarlarının oluşması,
  3. dönem: Yüzdeki kızarıklığın daha koyu ve kalıcı hale gelmesi, burun, yanak, alın ve çene üzerinde küçük, kırmızı şişlik veya iltihaplı sivilceler (beyaz veya siyah noktalardan farklı olarak) oluşması
  4. dönem: Gözlerde yanma veya sürekli hassasiyet oluşması (gözde rozase) ve/veya kırmızı, şiş burun (rinofima) meydana gelmesi. Tanısı sıklıkla klinik bulgulara göre konulmaktadır. Ancak karıştığı bazı hastalıklardan ayırt etmek için biyopsi gerekebilmektedir. Roza hastalığına özgü bir laboratuvar bulgusu bulunmamaktadır.

Roza hastalığında göz tutulumu var mıdır? Yaklaşık 1/3 hastada göz tutulumu olmaktadır. Hastaların %20’sinde ise deri tutulumu olmaksızın sadece göz tutulumu görülebilmektedir. Göz tutulumu, deri bulgularının varlığı ve şiddeti ile ilişkili değildir. Göz tutulumunda blefarit, konjonktivit, keratit, fotofobi, sulanma, yanma, kronik göz çevresi ödemi, yaygın göz ağrısı, bulanık görme gibi bulgular gözlenebilmektedir.

Roza hastalığının klinik belirtilerini arttıran faktörler nelerdir?

  1. Yiyecekler ve içecekler (sıcak ve soğuk içecek ile yiyecekler çorba, çay-kahve, baharatlı gıdalar, acı, turşu, çikolata, alkol…)
  2. Hava koşulları (güneş ışığı, sıcak hava, soğuk hava, nem, rüzgar)
  3. Psikolojik stres ve aşırı egzersiz
  4. Banyo, temizlik ve kişisel bakım ürünleri (Sıcak banyo ve yüzü tahriş edici temizlik malzemeleri, kolonya, tonik, gülsuyu, ıslak mendil)
  5. İlaçlar (Yüze uzun süreli topikal kortikosteroid kullanımı)
  6. Sistemik durumlar (adet öncesi, gebelik, menapoz, şiddetli öksürük ve kabızlık)

Roza hastalığı nasıl tedavi edilir?



Roza hastalığının tamamen iyileşmesi zor olsa da, tedavi ile kontrol altında tutulması mümkündür.

Genel önlemler: En önemlisi klinik belirtileri arttıran faktörlerden uzak durmanızdır.

  • Güneşten koruyucu kullanımı: Hastalığı tetikleyen en önemli faktörlerden birisi de güneştir. O nedenle hayatınız boyunca güneşten korunma konusunda dikkatli olmalısınız. Günde 2-4 saat aralıklarla dermatoloğunuz tarafından önerilen uygun bir güneşten koruyucu kullanmalısınız. Ayrıca güneşten koruyucu şapka ve gözlük takmalı, uygun kıyafet giymeli ve güneş ışınlarının yoğun olduğu saatlerde güneşe maruziyetten kaçınmalısınız.
  • Topikal tedavi: Hafif olgularda genellikle krem ve jeller kullanılmaktadır. En çok kullanılan metronidazol (krem, jel, losyon), azelaik asit (krem, jel) ve sodyum sülfasetamid, sülfasetamid+sülfürdür. Diğer ilaçlar ise tretinoin, benzoil peroksit, eritromisin, klindamisin, tetrasiklin, % 5 permetrin krem, takrolimus ve pimekrolimustur.
  • Sistemik Tedavi: Şiddetli olgularda tek başına veya topikal ajanlarla birlikte sistemik tedavi uygulanır. En sık tercih edilen sistemik ajanlar sistemik antibiyotikler (minosiklin, doksisiklin, tetrasiklin, metronidazol ve azitromisin) ve vitamin A ürünü olan izotretinoindir.
  • Lazer tedavisi: Özellikle de yüzdeki kırmızılık ve kılcal damarlanma artışlarının tedavisinde çeşitli lazer tedavileri ve yoğun atımlı ışık (intense pulsed light, IPL) sistemleri etkili olabilmektedir.
  • Cerrahi tedavi: Özellikle burunda ve yanaklarda şekil bozukluğu yapan ağır olgularda cerrahi, kriyoterapi, elektrokoterizasyon veya dermabrazyon gibi yöntemler kullanılabilmektedir.

Roza hastalığına özel bir diyet var mıdır?

  • Roza hastalığına özel bir diyet bulunmamakla birlikte yüzde kızarıklığı arttıran yiyecek ve içeceklerden uzak durmalısınız. Ayrıca sigara ve diğer tütün ürünlerinden de kaçınmalısınız.